Kars Gravyeri’nin Kaliteli Üretim Teknikleri ve Avrupa Pazarı Stratejisi
Coğrafi işaretli peynirler, dünya genelinde tüketiciler arasında önemli bir değer kazanıyor. Türkiye’nin önde gelen peynirlerinden biri olan Kars Gravyeri, geleneksel üretim yöntemleri ve zengin aromasıyla uluslararası pazarda dikkat çekiyor. Ancak, Kars Gravyeri’nin Avrupa pazarına başarılı bir şekilde giriş yapabilmesi için etkili üretim yöntemleri ve güçlü bir pazarlama stratejisi gereklidir.
Kars Gravyeri’nin Üretim Süreci
Kars Gravyeri, yerel kaynaklardan elde edilen çiğ süt kullanılarak üretilir. Bölgenin yüksek rakımlı otlaklarında beslenen ineklerden elde edilen süt, peynirin lezzeti ve dokusu açısından büyük önem taşır. Üretim sürecinde, süt, yaklaşık 32-35°C sıcaklıkta doğal şirden mayası ile pıhtılaştırılır. Bu aşamada, peynire özgün yapısı kazandırılır. Peyniri sertleştiren pişirme işlemi ise 50-52°C’de gerçekleştirilir. Olgunlaşma süreci, peynirin karakteristik tat ve dokusunu kazanmasını sağlar. Bu aşama genellikle ahşap raflarda 10-12 ay sürer.
Sertifikasyon ve Kalite Standartları
Kars Gravyeri, Avrupa pazarında yer edinmek için uluslararası gıda güvenliği ve kalite standartlarına uygun üretilmelidir. Üretim tesisleri, HACCP ve ISO 22000 sertifikasyonlarına sahip olmalıdır. Bu sertifikalar, peynirin sağlık ve hijyen standartlarına uygun olduğunu gösterir. Ayrıca, PDO (Protected Designation of Origin) sertifikası, ürünün coğrafi kökenine dayalı olarak kalite garantisi sağlar.
RATEL PAZARLAMA ve Kaşarcızade’nin İhracat Stratejileri
RATEL PAZARLAMA, Kars Gravyeri’ni global pazara sunar. Güçlü bir lojistik ağıyla, peynirin taze ve kaliteli bir şekilde Avrupa pazarına ulaştırılmasını sağlar. Kaşarcızade markası ise Kars Gravyeri’ni online satış platformları üzerinden son tüketiciye ulaştırır. Dijital pazarlama stratejileri kullanarak, ürünün uluslararası bilinirliğini artırır.
Sürdürülebilirlik ve Çevre Dostu Üretim
RATEL PAZARLAMA, çevre dostu ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına önem verir. Kars Gravyeri üretiminde sürdürülebilir tarım ve hayvan refahı uygulamalarına bağlı kalır. Bu yaklaşım, çevre bilincine sahip Avrupa tüketicilerinin ilgisini çeker.